Nazlı YILMAZ Hukuk ve Danışmanlık Bürosu olarak işverenlere ve çalışanlara iş hukuku alanında bir danışmanlık hizmeti sunduğumuzdan bahsettik. Bu doğrultuda işveren ya da çalışanlar aşağıdaki durumlarda büromuza başvurarak iş hukuku alanında danışmanlık hizmeti alabilirler.İşverenin, çalışana gerekli yasal haklarını sunmaması durumunda (yıllık izin, haftalık izin, tazminat vs.)İşverenin, çalışanı haksız nedenlerle işten çıkartmak istemesi durumunda,İşverenin, sigortasız işçi çalıştırması durumunda,İşverenin yasal çalışma süresinden fazla süre ile işçi çalıştırması durumunda,Çalışanın işvereni maddi olarak mağdur etmesi durumunda,Çalışan ile işveren arasında uyuşmazlıkların meydana gelmesi durumunda,Sendikal faaliyetler ile ilgili meydana gelen problemlerin çözümünde,İş güvenliğine aykırı durumların tespit edilmesi durumunda,İş kazası, meslek hastalığı gibi çalışanların haklarının hiçe sayılması durumunda işveren ya da çalışanlar büromuz ile iletişime geçebilirler.
Kredi kartı aidatı, kartın talebi ile başlayıp kullanım süresi boyunca devam eden ve banka tarafından karşılanan çeşitli hizmet bedellerinin müşteriye yansıtıldığı bir üyelik ücretidir.  Pek çok kredi kartı kullanıcısı, ödemiş oldukları kredi kartı aidat ücretlerinin kendilerine iade edilmesi için hukuki süreci başlatmaktadır.Hukuk büromuzca bu hukuki hizmeti tarafınıza sağlamaktayız. 
 Tarafınızca geriye yönelik 10 yıla kadar olan ödenmiş kredi kart aidatınız geri alınmaktadır. Bununn yanı sıra ektrenize banka tarafından haksız kesintiler de yansıtılmışsa bunların da iadesini almaktayız. 
Hukuk büromuzu ziyaret edip, akabinde tarafımıza vekaletname vererek hukuki süreci başlatabilirsiniz. 
 6502 sayılı TKHK'nın 31/3 maddesinde "Kart çıkaran kuruluşlar, tüketicilere yıllık üyelik aidatı ve benzeri isim altında ücret tahsil etmedikleri bir kredi kartı türü sunmak zorundadır." hükmü düzenlenmiştir. Yine 03/10/2014 tarihli BDDK tarafından hazırlanan Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin  11/1 maddesinde "Kart çıkaran kuruluşlar, yıllık üyelik ücreti ve benzeri ad altında ücret tahsil etmedikleri bir kredi kartı türü sunmak zorundadır. Finansal tüketiciler tarafından yapılan ücretsiz kredi kartı başvurularının kuruluşlarca reddedilmesi hâlinde, bu başvuruya istinaden yıllık üyelik ücreti olan kredi kartı verilemez. Kart çıkaran kuruluşlar yıllık üyelik ücreti bulunmayan kredi kartı limiti belirlerken, yıllık üyelik ücreti bulunan kredi kartı değerlendirme kriterlerini aynen uygulamakla yükümlüdür. Finansal tüketicilerin yıllık üyelik ücreti bulunan kredi kartını limiti aynı kalmak kaydıyla yıllık üyelik ücreti bulunmayan kredi kartı ile değiştirme talepleri, kart çıkaran kuruluşlar tarafından yerine getirilmek zorundadır." şeklinde hükümler mevcuttur. Bu  hükümler uyarınca tarafımızca hukuki süreç profesyonel olarak yönetilmektedir. 
Geriye yönelik on yıla kadar kredi kart aidatınızı geri alabilirsiniz. 
Boşanma Avukatı bilinenin aksine Savunma Yapma odaklıdır. 
Boşanma davaları tarafların anlaşmalarına bağlı olarak iki çeşit olarak görülür.  - Anlaşmalı boşanma davaları  - Çekişmeli boşanma davaları  Anlaşmalı boşanma davalarında taraflar tüm maddi paylaşımlar, velayet paylaşımı, çocuğun ne zaman kimde kalacağı, mal paylaşımı gibi konuların hepsinde anlaşmış olurlar. Anlaşmalı boşanma davaları, bir ya da iki celsede sonuçlanır. Çekişmeli boşanma davaları ise, mal paylaşımı, birlikte edinilmiş malların akıbeti, velayet sorunu gibi pek çok konunun bir ya da birkaçında tarafların anlaşmaya varamaması sonucunda görülür. Bu davalar çekişmeli olarak yürütülür. Bu nedenle bu dava süreçleri uzun yıllar sürebilir. Bu davalarda tarafların anlaşmaya varamadığı konularda hakim karar verir.    
Boşanma davasının reddinin birçok sebebi vardır. Bu sebeplerin başında; boşanma davası için gerekli evrakların hazırlanamaması, boşanma sebeplerinin yetersizliği, tarafların savunmasını sağlayacak bir avukat bulunmaması veya mahkemenin boşanma davasını tutarsız bulmasından kaynaklı sebepler yer almaktadır.Boşanma davasının reddi anlaşmalı boşanma davalarında da olabilmektedir. Özellikle anlaşmanın sağlanamadığı ve iki tarafın bir uzlaşma sahibi olmadığı durumlarda anlaşma boşanma davaları ret işlemini tabiidir.Bu tür olumsuz durumlarla karşılaşmamak için profesyonel avukat desteğinden faydalanılmasını tavsiye ederiz. 
Tarafların anlaşması durumunda 1 hafta gibi kısa süreler içinde boşanma işlemini gerçekleştirebilmekteyiz. 
Anlaşmalı boşanma davası açmadan önce mahkemeye sunulması gereken birtakım evrakların  avukat tarafından hazırlanması gerekmektedir. Bir dava dilekçesi olmalı ve iki tarafın davayı kabul ettiğine ilişkin imzası olmalı eğer davalının imzası dava dilekçesinde yoksa davayı kabul ettiğine dair bir beyanı bulunmalıdır.Dava dilekçesinin yanında ıslak imzalı bir şekilde tarafların anlaşmalı boşanma protokolünü de mahkemeye sunmaları gerekmektedir. Hakim ya da hakime protokolü esas alıp onun üzerinden değerlendirme yapacağı için protokolün özenle ve dikkatle hazırlanması gerekir. Bu sebeple bu aşamada bir alanında uzman, meslek etiğine sahip ve çalışma prensiplerine riayet eden bir hukuk bürosundan yardım almakta fayda vardır. Davayı bir avukat ile takip edecekseniz fotoğrafın mevcut olduğu boşanma vekâletnamesini çıkartmanız gerekmektedir. 
 Önceki evliliğin sona ermesinden itibaren kadınlar için üçyüz günlük bekleme süresi vardır. Bekleme süresi, kadın hamile ise doğum yapması ile biter. Hamile değil ise mahkeme kararı ile kaldırılabilir. Tarafımıza başvurulması durumunda mahkemeye başvurularak tarafların evlenmesi önündeki bu engel kaldırılabilmektedir. 
Mahkemeye başvurarak, evinizin tapu kaydına “aile konutu şerhi” konulmasını isteyebilirsiniz. Bu şerh konulduktan sonra eşiniz sizin onayınız olmadan evi satamayacaktır.
Hukuk sistemimizde, ziynet eşyaları kadına ait olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle siz istemedikçe eşiniz bu altınları sizden alamaz, vermenize gerek yoktur. 
Kızınız 18 yaşını doldurunca, sizin iştirak nafakanız kesilir. Kızınız, eğitimine devam ettiği sürece, babasından yardım nafakası isteyebilir. Bunun için sizin değil, kızınızın dava açması gerekmektedir.
Önceki davalarınızın temyiz sonucunu beklemek zorunda değilsiniz. Temyiz incelemesindeki davalarınızdan her ikiniz de, Yargıtay’a gönderilmek üzere mahkemeye bir dilekçe vererek feragat edebilirsiniz. Yine mahkemeye birlikte dilekçe ile başvurarak yeni bir dava açıp, anlaşmalı boşanabilirsiniz.
Bağış yolu ile elde ettiğiniz bir mal, kişisel malınız sayılır. Boşanma halinde eşiniz bundan hak talep edemez.
Mahkemece nafakanın artış oranı kararda belirlendiğine göre, yeniden dava açmanız gerekmemektedir. Mahkeme kararına göre sonraki yıllardaki nafaka arttırılarak icra takibi yapılabilir. Ancak aylık nafakanın bu artışla bugün ulaştığı tutarı yetersiz buluyorsanız nafaka arttırım davası açmalısınız. Nafaka arttırım davanızı hukuk büromuz aracılığla açabilirsiniz. 
Burada önemli ve yapmanız gereken üç konu var.Öncelikle boşanma dilekçesine cevap vermeniz gerekmektedir. Burada eşiniz sizden boşanmak için iddia ettiği konunun gerçek olup olmadığını belirlemelisiniz. Siz eşinizden boşanmak istiyor musunuz ? Boşanma sırasında eşinizden tazminat, nafaka, velayet veya malların belirli bir kısmını istiyor musunuz ? Bu konuları cevap dilekçenizde belirtmeniz gerekmektedir.Bir diğer husus ise ; boşanma davasında delilleri, tanıkları, şahitleri belirtmeniz gerekmektedir. Burada tanık veya şahitlerin ad/soyad, adres, telefonlarını bir liste yaparak mahkemeye sunmanız çok önemlidir.Bu işlemlerin hepsini dilekçe elinize ulaşmasından sonraki iki hafta içerisinde yapılması gerekmektedir. Yani dilekçenizi hazırlayarak mahkemeye sunmalısınız. Şayet bu noktada dilekçe vermeyi unuttunuz o zaman mahkemece boşanma davasının reddini istemiş sayılırsınız. Herhangi bir tanık dinletemezsiniz. Bu nokta çok önemlidir. Çünkü bu noktada ciddi anlamda hak kayıpları yaşayabilirsiniz. 
Tanık olarak çağrıldığınız mahkemenin ilk duruşmasına gitmediğiniz takdirde mahkeme tarafından hakkınızda zorla getirme kararı çıkartılabilir. Bu durumda kolluk kuvvetleri marifetiyle bir sonraki duruşmaya katılımınız sağlanacaktır.
Hakaret suçu Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesinde şu şekilde düzenlenmektedir."Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (...)45 veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir. (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur. (3) Hakaret suçunun; a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı, c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. (4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır. (5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır. "Suçun yasal unsurlarının oluşması durumunda hakaret suçundan ceza alma ihtimaliniz yüksektir. Avukat desteği almanızı öneririm. 
Adana'da en iyi avukatın tek bir en iyi avukattan bahsedilemeyeceği ortadadır. Davanızı güvenle teslim edeceğiniz avukatı bulmak hassas bir çalışma gerektirmektedir. Bu nedenle Adana en iyi avukat araştırması dışında konusunda uzmanlaşmış yenilikçi başarı odaklı avukatlarla çalışma fikrinde olunması sonuca ulaşılması açısından daha verimli olacaktır. Bu kapsamda hukuki probleminizi çözmeye yönelik yardım alacağınız avukatınız ile aranızda güven ilişkisinin kurulmuş olduğuna ve karşılıklı olarak tarafların birbirini anlayabildiğine de dikkat etmek gerekmektedir. 
İcra takibinin konusuna göre 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun aradığı koşullara uygun olarak hazırlanacak takip talebi ile icra dairlerine gidilerek icra takibi başlatılmaktadır. Akabinde icra dairesi tarafından hazırlanan ödeme emrinin borçluya gönderilmesi, gönderi takibinin yapılması ve icra sürecinin takip edilmesi zaruridir. İcra takibinin yanlış açılması durumunda kişi fazladan masraf yapabilmektedir. Ancak icra takibinin başlatılması ve devamındaki süreç için titiz bir araştırma ve incelemenin yapılması gerektiği için alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınmasını önermekteyiz.
Senedin icraya koyulması için öncelikle senedin bazı vsıflarının incelenmesi gerekmektedir. Bu noktada alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınmasını önermekteyiz.
Adana en iyi boşanma avukatı ya da Adana en iyi boşanma avukatlarının tespit edilmesinde avukatınızın boşanma hukuku alanında tecrübesinin bulunup bulunmadığı, boşanma davasının delillerine ulaşma ve değerlendirme de bilgi birikiminin yeterli olmasına önem verilmelidir. En iyi boşanma avukatı sizin avukatınızla kuracağınız güven ve özen ilişkisiyle doğru orantılı bir şekilde belirlenecektir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ceza mahkemelerindeki yargılama sonucunda yetişkinler için 2 yıl veya daha az, suça sürüklenen çocuklar için de 3 yıl ve daha az süreli hapis cezası ya da adli para cezası alınması halinde sanığın kabul etmesi halinde mahkemenin kurmuş olduğu hükümdür. Sanık hükmün açıklanmasını geri bırakılmasını kabul etmezse mahkeme tarafından bu karar verilmemektedir. Sanığın hükmün açıklanmasını kabul etmesi halinde ise kararın kesinleşmesinden itibaren 5 yıl içerisinde sanık kasten yeni bir suç işlemediği takdirde ilgili suçtan olayı almış olduğu HAGB cezası sicilinde görünmeyecektir. Bu süreç içerisinde ise sanık hakkında verilen HAGB kararı, özel olarak tutulan HAGB sicilinde bulunacaktır. Sanık 5 yıl içerisinde kasen yeni bir suç işlediği takdirde ise hem yeni işlediği suçtan dolayı ceza alacak hem de önceki HAGB’si açılarak cezaya dönüştürülecektir.
Usulüne uygun bir şekilde başlatılmış olan icra takibine süresi içerisinde itiraz edilmemesi halinde icra takibi kesinleşir ve aleyhinize haciz işlemleri başlatılabilir. Bazı durumlarda tebligat kişi evde olmadığı için muhtara da bırakılabilmektedir. Bu durumda muhtara tebligatın diğer koşulların varlığı halinde geçerli olduğunu ve kişinin muhtardan tebligatı aldığı tarihin değil, posta görevlisinin evrakı muhtara bıraktığı tarihin tebliğ tarihi olduğunun bilinmesi önem arz etmektedir. Olumsuz bir durumla karşılaşmamak için ödeme emri ya da icra emrini tebliğ alır almaz alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınmasını önermekteyiz.
Dava açmadan önce kişi adli yardımdan faydalanmadığı durumda dava ücretlerini yatırmak zorundadır.Buna ek olarak sonrasında avansın yetmemesi durumunda ekstra giderlin çıkması söz konusu olabilir. Avukat tutulması durumunda ise ayrıca avukatlık ücreti de ödenmesi gerekecektir. Ayrıca davanın kaybedilmesi durumunda yargılama giderleri davayı kaybeden üzerine bırakılmakla birlikte karşı tarafın avukatlık ücretini de ödemek zorunda kalacaktır. Dava masraflarını geri alabilir miyim? Dava açıldıktan sonra dava sonuçlanınca davanın kazanılması durumunda davacı yaptığı masrafları karşı taraftan alabilir. Kaybedilmesi durumunda ise yargılama giderleri kendi üzerine bırakılır.
Ofisimiz Adana İlinde yer almakta ise de civar iller ve tüm Türkiye'ye danışmanlık ve hukuki hizmet tarafımızca verilmektedir.
Avukat tutmak kural olarak zorunlu değildir. Belli kanunlarda zorunlu tutulan durumlar istisna oluşturmaktadır. Örneğin, 9105 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.150’de bu istisnalardan biri bulunur; “(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir. (3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.”Farklı kanunlarda düzenlenmiş zorunlu avukatlık durumları dışında avukat tutmak zorunlu değildir ancak faydalıdır. Bir avukat desteğinden faydalanmak doğru yolda ilerlemenizde faydalı olacaktır.
Dava dilekçeniz öncelikle sizin ihtiyaçlarınıza göre düzenlenmiş olmalı. Eğer dilekçenizi kendiniz yazacaksanız, dilekçenizde gerekli gördüğünüz tüm hususları belirtmeli ancak gereksiz ayrıntılara boğulmaktan kaçınmalısınız. Görevli ve yetkili mahkemeyi doğru belirlemek bu konuda çok önemlidir. Usuli bir hata yapmak büyük zararlara sebebiyet verebilir. Profesyonel destek almanız tavsiye edilir. 
Boşanmayı talep eden tarafın, mahkemeye başvurması ile dilekçeler aşaması başlamaktadır. Boşanmayı talep eden taraf, evlilik birliğinin sarsıldığını ve devam edemeyeceğini ispatlamak zorundadır. Boşanmak istemeyen kişinin kendisini avukat ile temsil ettirmemesi durumunda davaya katılması ve evlilik birliğinin sarsılmadığını, evliliğin devam edebileceğini ispat etmesi gerekmektedir. Aksi halde duruşmaya katılmaması durumunda yokluğunda dava görülmeye devam eder. Davaya katılmayan taraf; bu aşamada yapılan işlemlere itiraz etme hakkını, delil sunma hakkını kaybeder.
Boşanma davasının anlaşmalı boşanma şeklinde yürütülmesi halinde, tarafların boşanma protokolü hazırlaması ve her iki tarafın da ilk duruşmaya katılması halinde 1-2 ay içinde boşanmanın gerçekleşmesi mümkündür. Ancak boşanma çekişmeli dava şeklinde görülecek ise davanın sonuçlanması ortalama 1.5-2 yıl sürecektir.
İşçinin; işveren tarafından sistematik olarak psikolojik tacize uğraması iş akdinin haklı nedenle feshi sonucu doğurmaktadır. Bilindiği üzere işçi, iş akdini haklı neden ile fesh ettiği hallerde kıdem tazminatı almaya hak kazanır. Ancak burada önemli olan husus mobbinge uğranıldığının ispatıdır. İş yerinde mobbingin varlığını gösteren olguların mahkemeye sunulması halinde, mobbingin gerçekleşmediğinin ispat külfetinin işverene düştüğü yönünde kararlar vermektedir. Ayrıca mobbinge uğradığını ispat eden işçi maddi, manevi tazminat talebinde de bulunabilecektir.
4857 S. İş Kanun’una göre işveren tarafından; iş sözleşmesinin geçerli nedenlere dayanılarak fesih edilmesi halinde, işçinin bazı şartları sağlayarak feshin geçersizliğini öne sürebilmesine olanak veren davalar uygulamada işe iade davası olarak adlandırılmaktadır.
İşçinin işe iade davası açabilmesi için belli birtakım şartları sağlaması gerekmektedir. Bu şartları, işveren ve işletmenin sağlaması gereken şartlar ve işçinin sağlaması gereken şartlar şeklinde ayırabiliriz. İşveren ve işletmeden kaynaklı şartlar; İşçinin işe iade davası açabilmesi için işverenin; otuz ve üzeri işçi çalıştırması ve işverenin iş sözleşmesini geçerli neden olmadan fesih etmesi gerekmektedir. İşçiye ilişkin şartlar; İşçinin işe iade davası açabilmesi için iş kanunu kapsamında çalışması, kıdeminin en az 6 ay süreli olması ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışması gerekmektedir. Bir diğer önemli şartta işçinin; işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilliği, yardımcılığı ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilliği yapmamış olması gerekmektedir. Bu hallerde işçi işe iade davası açamaz.
4857 s. İş Kanun’un “Mazeret İzni” başlıklı 2. Md. Göre işçiye; eşinin doğum yapması hâlinde beş gün ücretli izin verilir.
Mecburi bir durum olmadıkça kendisini vekil ile temsil ettiren kişilerin duruşmalara girmesi gerekmemektedir.
Geri gönderme merkezi, Türkiye’de haklarında sınır dışı edilme kararı alınan, ikamet izni mevcut olup kesintiye uğrayan, giriş-çıkış kurallarını ihlal eden, Türk Ceza Kanunu'na göre bir suça karışan ,kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın Türkiye’den çıkmaları için tanınan sürede çıkmayan, haklarında idari gözetim kararı alınan yabancı uyruklu kişilerin ülkelerine geri gönderilmek veya idari gözetimde bulunmak için tutuldukları yerdir.
Geri gönderme merkezlerinde idari gözetim altında bulunan kişilerin, geri gönderme merkezlerinden serbest bırakılmaları için öncelikle, deport kararına karşı başvuruda bulunulması gerekir. Deport kararına karşı İdare Mahkemesi’ne karşı açılan dava ile deport işlemi dava sonuçlanıncaya dek durdurur.İkinci olarak, kişinin idari gözetim kararına karşı Sulh Ceza Mahkeme’sine başvuru yapılması gerekmektedir. Önemle belirtmek gerekir ki; deport kararı alınan kişilerin durumu, deport sebebi, deport kararı alınan kişinin uyruğu vb. hususlar geri gönderme merkezinden çıkış prosedürünü ve süresini değiştirecek olup, bu konuda kişiye özel başvuru yapılması gerekmektedir.Bu konuda Nazlı YILMAZ Hukuk Bürosu alanında uzman şekilde hizmet vermekte olup, kendinizin ya da yakınınızın Geri Gönderme Merkezi'nden çıkışını sağlamak için avukat desteği alınmasını tavsiye ederiz. 
İdari gözetimin süresi geri gönderme merkezinde en fazla 6 aydır. Bu süre gerekli görülmesi durumunda 1 yıla kadar uzatılabilmektedir.Bu süre içerisinde kişi hakkında sınır dışı edilme kararına karşı dava açıldığı zaman başvuran yabancı deport edilmez. Ancak geri gönderme merkezinde idari gözetim altında kalmaya devam eder. İdari gözetim kararı her ay gözden geçirilir. Bu idari gözetim tedbirinin en yakın kolluk merciine imza yahut farklı bir idari tedbire çevrilmek suretiyle geri gönderme merkezindeki idari tedbirin sonlandırılması Sulh Ceza Hakimliklerinin ya da idarinin tek taraflı olarak vereceği bir kararla mümkündür. İdari gözetim kararının kaldırılması ya da değiştirilmesi amacıyla, kişi aleyhine idari gözetim kararı alan idarenin bulunduğu yargı çevresindeki Sulh Ceza Hakimliklerine başvuru yapılması gerekmektedir.Kişi hakkında verilen deport kararı İdare Mahkemelerine dava açmak yolu ile yapılmaktadır. Haklarında sınır dışı kararı alınmayacak kişiler vardır. Bunlar ;Sınır Dışı Etme Kararı Alınmayacaklar 54 üncü madde kapsamında olsalar dahi, aşağıdaki yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınmaz:a)  Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar (m.55/1-a),b)  Ciddi sağlık sorunları, yaş ve hamilelik durumu nedeniyle seyahat etmesi riskli görülenler (m.55/1-b),c)   Hayati tehlike arz eden hastalıkları için tedavisi devam etmekte iken sınır dışı edileceği ülkede tedavi imkânı bulunmayanlar (m.55/1-c),d)   Mağdur destek sürecinden yararlanmakta olan insan ticareti mağdurları (m.55/1-ç),e)   Tedavileri tamamlanıncaya kadar, psikolojik, fiziksel veya cinsel şiddet mağdurları (m.55/1-d).55 inci madde kapsamında olup olmadıklarına ilişkin değerlendirme her yabancı için ayrı ayrı yapılır. Bu yabancıların ülkede kalabilmesi için YUKK’nun 46 ncı maddesi gereği kendilerine insani ikamet izni verilebilecek olup, bu kimselerden belli bir adreste ikamet etmeleri, istenilen şekil ve sürelerde bildirimde bulunmaları da istenebilecektir.Söz konusu durumların sona ermesi hâlinde bu yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınacaktır.Sınır dışı etme kararı, gerekçeleriyle birlikte hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancı, bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa kendisi veya yasal temsilcisi, kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.Sınır Dışı Kararına karşı açılacak dava alanında uzman avukatlar tarafından yapılmaktadır.
 Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde idare mahkemesine başvurabilir.Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir.Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır.Mahkemenin vermiş olduğu karar kesindir.Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez.
Sınır dışı etme kararı alınanlara, sınır dışı etme kararında belirtilmek kaydıyla, Türkiye’yi terk edebilmeleri için on beş günden az olmamak üzere otuz güne kadar süre tanınır.Türkiye’den çıkış için süre tanınan kişilere, hiçbir harca tabi olmayan “Çıkış İzin Belgesi” verilir.Türkiye’yi terke davet edilenlerden, süresi içinde ülkeyi terk edenler hakkında giriş yasağı kararı alınmayabilir.Süresi içinde Türkiye’yi terk etmeyen yabancılar, idari gözetim altına alınır.Aşağıdaki kişiler Türkiye’yi terke davet edilmez ve kendilerine yukarıda bahsi geçen süre uygulanmaz:a) Kaçma ve kaybolma riski bulunanlar,b) Yasal giriş veya yasal çıkış kurallarını ihlal edenler,c) Sahte belge kullananlar,d) Asılsız belgelerle ikamet izni almaya çalışanlar veya aldığı tespit edilenler,e) Kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar.
Geri gönderme merkezindeki yabancılar, kolluk birimi tarafından sınır kapılarına götürülür.Geri gönderme merkezlerine sevk edilmesine gerek kalmadan sınır dışı edilecek olan yabancılar, Genel Müdürlük taşra teşkilatının koordinesinde kolluk birimlerince sınır kapılarına götürülür.Genel Müdürlük sınır dışı işlemleriyle ilgili olarak uluslararası kuruluşlar, ilgili ülke makamları ve sivil toplum kuruluşlarıyla da iş birliği yapabilir.
Eğer Türkiye'de evlenmiş yurtdışına çıkmış iseniz, Türkiye'ye gelmeden boşanabilirsiniz. Ancak yine de eşlerden birinin yerleşim yeri adresinin Türkiye'de bulunması şarttır.Profesyonel avukat desteği alınarak, boşanma sürecini en hızlı ve en faydalı şekilde yönetebilirsiniz. 
Terk Türk Medeni Kanunu Madde 164'te düzenlenmiştir.Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz. 
Bu konu Türk Medeni Kanunu Madde 173'te düzenlenmiştir.Boşanma hâlinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hâkimden bekârlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir. Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hâkim, kocasının soyadını taşımasına izin verir. Koca, koşulların değişmesi hâlinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir. 
Bir küçüğün evlât edinilmesi, evlât edinen tarafından bir yıl süreyle bakılmış ve eğitilmiş olması koşuluna bağlıdır. Evlât edinmenin her hâlde küçüğün yararına bulunması ve evlât edinenin diğer çocuklarının yararlarının hakkaniyete aykırı bir biçimde zedelenmemesi de gerekir.Eşler, ancak birlikte evlât edinebilirler; evli olmayanlar birlikte evlât edinemezler. Eşlerin en az beş yıldan beri evli olmaları veya otuz yaşını doldurmuş bulunmaları gerekir. Eşlerden biri, en az iki yıldan beri evli olmaları veya kendisinin otuz yaşını doldurmuş bulunması koşuluyla diğerinin çocuğunu evlât edinebilir.Evli olmayan kişi otuz yaşını doldurmuş ise tek başına evlât edinebilir. Otuz yaşını doldurmuş olan eş, diğer eşin ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksunluğu veya iki yılı aşkın süreden beri nerede olduğunun bilinmemesi ya da mahkeme kararıyla iki yılı aşkın süreden beri eşinden ayrı yaşamakta olması yüzünden birlikte evlât edinmesinin mümkün olmadığını ispat etmesi hâlinde, tek başına evlât edinebilir.Evlât edinilenin, evlât edinenden en az onsekiz yaş küçük olması şarttır. Ayırt etme gücüne sahip olan küçük, rızası olmadıkça evlât edinilemez. Vesayet altındaki küçük, ayırt etme gücüne sahip olup olmadığına bakılmaksızın vesayet dairelerinin izniyle evlât edinilebilir.Evlât edinme, küçüğün ana ve babasının rızasını gerektirir. Rıza, küçüğün veya ana ve babasının oturdukları yer mahkemesinde sözlü veya yazılı olarak açıklanarak tutanağa geçirilir. Verilen rıza, evlât edinenlerin adları belirtilmemiş veya evlât edinenler henüz belirlenmemiş olsa dahi geçerlidir.Rıza, küçüğün doğumunun üzerinden altı hafta geçmeden önce verilemez. Rıza, tutanağa geçirilme tarihinden başlayarak altı hafta içinde aynı usulle geri alınabilir. Geri almadan sonra yeniden verilen rıza kesindir.Evlât edinenin altsoyunun açık muvafakatiyle ergin veya kısıtlı aşağıdaki hallerde evlât edinilebilir. 1. Bedensel veya zihinsel engeli sebebiyle sürekli olarak yardıma muhtaç ve evlât edinen tarafından en az beş yıldan beri bakılıp gözetilmekte ise, 2. Evlât edinen tarafından, küçükken en az beş yıl süreyle bakılıp gözetilmiş ve eğitilmiş ise 3. Diğer haklı sebepler mevcut ve evlât edinilen, en az beş yıldan beri evlât edinen ile aile hâlinde birlikte yaşamakta ise. Evli bir kimse ancak eşinin rızasıyla evlât edinilebilir. Bunlar dışında küçüklerin evlât edinilmesine ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.Ana ve babaya ait olan haklar ve yükümlülükler evlât edinene geçer. Evlâtlık, evlât edinenin mirasçısı olur. Evlâtlık küçük ise evlât edinenin soyadını alır.Evlât edinen isterse çocuğa yeni bir ad verebilir. Ergin olan evlâtlık, evlât edinilme sırasında dilerse evlât edinenin soyadını alabilir. Eşler tarafından birlikte evlât edinilen ve ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin nüfus kaydına ana ve baba adı olarak evlât edinen eşlerin adları yazılır. Evlâtlığın, miras ve başka haklarının zedelenmemesi, aile bağlarının devam etmesi için evlâtlığın naklen geldiği aile kütüğü ile evlât edinenin aile kütüğü arasında her türlü bağ kurulur. Ayrıca evlâtlıkla ilgili kesinleşmiş mahkeme kararı her iki nüfus kütüğüne işlenir. Evlât edinme ile ilgili kayıtlar, belgeler ve bilgiler mahkeme kararı olmadıkça veya evlâtlık istemedikçe hiçbir şekilde açıklanamaz.Depremzede çocukları evlat edinmek için gerekli hukuki destek için iletişime geçiniz
0539 334 98 78